16 Nisan 2013 Salı

Bir Başka Film

   

       Selam... Kilometrelerce öte yurtlarda tanımadığın birine verince çok daha anlamlı.

     Gitmeden filmle ilgili ön yargıları olanlar gittikten sonra olaya ne kadar kör baktıklarının farkına varacaklardır. Babam ve Oğlum; nasıl siyasi bir olgu olarak düşünmeden, farklı kafa yapısındaki her insanın izleyeceği duygulanacağı bir filmse bu filmde o şekilde. Filmin öncelikle sabit bir ideolojinin reklamını yapmaktan ziyade 'güzel bir film' yapma amacı güttüğü için akıcı ve sıkıcı olmayan bir yapısı var. Olay örgüleri, ülkeler arası geçişler çok güzel oluşturulmuş. Hikayelerin; Afganistan, Senegal ve Bosna Hersek merkezli oluşu, oradaki hayatlar, törenler, bayramlar, cenazeler filme çok güzel yansıtılmış. Bosna'da farklı dine mensup aileler arasında süregelen geçmişe dayalı hesaplaşmalar, Afganistan'da sefaletin ve açlığın göz önüne getirdiği manzaralar, Afrikalıların beyaz  insana karşı bakışlarının azımsanmayacak derecede kötü ve nefret dolu olduğu neden ve sonuçlarla aktarılmış. Burada spoiler vererek henüz gitmemiş olanların heyecanını kırmak istemiyorum lakin filmin fragmanından çok daha güzel olduğunu söylemek isterim. 

Farklılıklar arasında 'köprü' olma gayesi

       Her filmde olduğu gibi bu filmin de eleştirilecek yönleri mevcut. Oyunculuklar Stv dizilerindeki oyunculuklar tadında doğallıktan uzak ve bu çok dikkat çekiyor. Filmin bazı sahnelerinde diyaloglar yapmacık ve gereksiz uzatılmış. En önemlisi de oyunculuk bazında yan roller, filmin genelinde ana karakterlerin önüne geçiyor. Senegalli, Afgan ve  Bosnalı çocuklar çok doğal ve içten oynamışlar ki bu bile filmin doğallığını, hikayelerin gerçekçiliğini çok iyi yansıtıyor. Bir de Kimse Yok Mu derneğinin ve Türkçe Olimpiyatlarının filmde biraz fazlaca yer alması 'acaba reklam mı?' dedirtebilir ama bu tarz derneklerin ve oluşumların, sürekliliği bozmadan ve zorla göze sokmadan filmlerde yer almayı  hakettiğini düşünüyorum. 
    
   
Adını bir türlü bulamadığım, oyunculuğuna hayran kaldığım Senegalli çocuk


  
        Aşkı da ihmal etmemişler ve bu zamana kadar çokça duyduğumuz 'Haberin var mı?' türküsü de filmin en çok dikkat çeken ögelerinden biri onu da şurdan dinleyebilirsiniz. Filmin sonları genel yapının en vurucu noktaları. Adem öğretmenin nehirde boğulmadan önce Bosnalı müslüman çocuğa söylediği 'sen nehir olma, köprü ol' cümlesi ise filmin ana temasını çok iyi bir şekilde gözler önüne sererek insanın hayatındaki en büyük amacın bu olması yönünde de bir mesaj veriyor bizlere.

       Yazıyı Bosna'daki hristiyan öğretmenin Adem öğretmene söylediği cümleyle bitirelim. 
"Sizin atalarınız kılıçla değil 'selamla' geldi. Kılıçla gelene kılıçla karşılık verilir ama selamla gelene 'aleyküm selam' denilir."

17 Şubat 2012 Cuma

Zenginin Malı-Züğürdün Çenesi Hikayesi


    Haber ilginç. DHA'nın yaptığı habere göre Ronaldo, sözleşmesinde var olan maddeye göre dünyanın en fazla kazanan futbolcusu olmak için yıllık ücretine(13 milyon euro) zam istemiş. Sözleşmesinde böyle bir madde var mıdır? Bence vardır, Real Madrid ve Cristiano Ronaldo'dan bahsediyoruz. Daha düne kadar da dünyanın en çok kazanan futbolcusu idi ta ki Rus milyarderleri Anzhi'yi alıp Etoo'yu transfer edene kadar. Şu anda 20 milyon euroluk kazancı ile dünyanın bir numarası o. E tabii Ronaldo da kıskanmış Etoo'yu. Pohpohlanmaya alışmış, saatlerce aynalara bakan, egosu tavan yapmış bir adamın zoruna gitmiş bu olay, anında aramış menajeri Jorge Mendes'i abi demiş ben para istirem. 

    Sonuç ne olur bilinmez lakin bir de şu açıdan bakmak lazım olaya. Yılda 13 milyon euro, ayda 1 milyon 83 bin euro, günde 35 bin 616 euro, saatte 1484 euro, dakikada 24 euro gibi bir para yapıyor ki bu adam, afedersiniz sıçarken bile nerden baksanız 200 euro para kazanıyor. İstediği para ise yıllık 20 milyonun biraz daha fazlası. Yetmiyor yani anlayacağınız. Ne diyelim Allah daha çok versin Ronaldo abimize. Irina yengeye de selamlar...

14 Şubat 2012 Salı

Ronaldo'nun Golü Sendin Aşkım



                                'İnsan mısın lan sen?' demek geliyor insanın içinden a dostlar.

11 Şubat 2012 Cumartesi

Karaman'ın Koyunu

Bu Hikmet Karaman garip adam. Dünkü Trabzon maçında yedi yabancıyla çıktı sahaya. Sonra da çıkmış "Ben hangi takımda çalışırsam çalışayım maçlardan önce benimle çalışan ekibe kulübün sorumlusuna bu konuda bilgi veririm. Sorumluluğu onlara bırakırım." demiş. İyi de hocam hiç mi saymazsın hiç mi bakmazsın sahaya kaç yabancı var falan diye. Bir de Gazientep kazansaydı ya da berabere kalsaydı görürdük o zaman şamatayı.

Yaptığı her açıklama ayrı bir olay Karaman hocanın. Daha önce de "Beşiktaş'ı şampiyon yapamazsan kendimi asarım" demişti. Yılmaz Vural bir, Hikmet Karaman iki. Türk futbolunun güzelliği işte bu insanlar. Sağolsunlar varolsunlar hep.



                                 
                                "Guardiola, çıkar bakalım en iyi 11'ini de bir maç yapalım."

Ayrılık Zamanı


Ve bir tatil daha biter. Üç hafta nasıl geçti ne ara geçti farkına varan bana da anlatsın. İstanbuldayken hiç özlemiyorum Çanakkale'yi, lakin her ayrılışta bir hüzünleniyor insan...

7 Şubat 2012 Salı

Şişko Nuri


Yıldırım Demirören.. TFF başkanı olması muhtemel. Bozacının şahidi şıracı tabi Fenerbahçe'de sonuna kadar arkasında. Resmi gördüğümde ise aklıma ilk gelen şey sezercik filmindeki şişko nuri oldu. Harbiden tıpkısının aynısı değil mi? 'Fıstık benim olucak, binicem üstüne vurucam kırbacı vurucam kırbacı.' dermiş gibi.

Transfer Politikası Üzerine:Shaqiri Neden Olmadı?



Shaqiri neden gelemedi? İlk neden olarak maddi yönü konuşuldu, yazıldı, çizildi. Bense konunun maddi açıdan çok yönetim içindeki görüş ayrılıklarından dolayı olduğunu düşünmekteyim. Bu kadar gelecek vaadeden bir futbolcunun  1-2 milyon euro fazla istiyorlar diye alınamaması saçma geliyor çünkü. Tabii ki yönetimin bütçe planlaması falan vardır orası ayrı. Ama bu adam herhangi bir sakatlık vs. çıkmaması durumunda 2-3 sene içerisinde 20 milyon eurodan aşağı gitmezdi. Kazandırdığı parayı bir kenara koyalım şu an Galatasaray'ın mevcut kadrosunda en sıkıntı çektiği bölgeler sağ ve sol açık. Emre var, Riera var falan da bu adamların istikrarı yok arkadaş. Emre gelecek vaadetmekten çok artık bir yıldız olma yolunda ilerliyor ama Emre-Riera ikilisine ne kadar güvenebilirsinki sezon sonuna kadar. Kazım da herhalde son gün ben gitmek istiyorum dememiştir daha öncesi de vardır bu konunun. Ve sen bunları bile bile Yiğit Gökoğlan dışında ( ki takıma yararlı olup olamayacağı konusunda şüphelerim var.) bir açık oyuncusu katmıyorsun kadrona. Sadece lig olsaydı bu oyuncularla rahat bir şampiyonluk kazanılabilirdi zira Fenerbahçe ve Beşiktaş bu sene çok kötü. Ama bu playoff denilen ve anlamasının yaklaşık bir ay sürdüğü sistemde Emre, Yiğit, Engin, Semih, Sercan gibi oyuncuların performansları play-off derbilerinde çok etkili olacak.

Ayrıca Ünal Aysal sezon başlamış 3-4 maç geçmişti ki, 'beni bu takımda heyecanlandıran oyuncu yok.belki biraz Melo' demişti. Gerçekten öyleydi. Şimdi de yaratıcı oyuncu sıkıntısı çekiyoruz. Belki biraz daha oturmuş bir takım var. Son 3 maç hariç etkileyici ve seyir zevki yüksek maçlar izledik. Ama son üç maçta takımda bir tutukluk var, özellikle kapanan takımlara karşı pozisyon üretmekte sıkıntı çekiyoruz. Devre arası yapılabilecek bir Shaqiri, bir Amrabat ya da bir Keita transferi hem taraftarı ateşlemek açısından hem de hücumda etki bakımından güzel olabilirdi.

Shaqiri transferinin yatmasıyla Galatasaray büyük bir balığı elinden kaçırdı. Kısacası ikinci bir Ribery vakası gibi duruyor..